5 Nisan 2010 Pazartesi

yaz yanaşırken

kandillerini yakmışken
umut umut biriktirirken kendini
sarmal-sarmaşık gelişmekteyken
bir dur!

gecenin ortasında biten
biradan, sigaradan, dost sohbetinden
ve kendin olabilmekten damıttığın
yaz kokusunu sev!

25 Nisan 2009 Cumartesi

Allah Korusun

Sonsuzluğun kollarında bir cenin olsam.

Sessizlik lütfen!


Şimdi,
şu an
yalnızca Tanrı'ya ihtiyacım var.

Uykum uzanıyor koynumda
Zihnim sabah kadar diri

Söylemeye değer pek bir şey yok
Yalvarırım Tanrı'm kuşat beni

21 Aralık 2008 Pazar

hemen çıkmalıyım yola

işimi şansa bırakamam
bu sabah bir serinlik var yüreğimde
ferah zihnim
iç açıcı temizlik ürünleri kadar ferah
duygularım sadecik

sadece sadecik değil
aynı zamanda tazecik

hazır içim böylesine serinken
duramam yerimde
ve de şansa bırakamam işimi

istiklalde pusuya yatmalıyım
bütün silahlarımı kuşanıp

orada hemencecik bir iki sevda kurşunlamalıyım
olay mahalinde mümkün olduğunca iz bırakarak

oradan
beşiktaş’a

beşiktaş’ta soldururum
taze kalmış birkaç anıyı

direnenleri pişman ederim
yaşandıklarına

ve denize dökerim nihayet Kadıköy’de
insanlardan toplayıp biriktirdiğim bütün sevgileri

birazcık yorulmuş halde
eve geldiğimde

uyku süsü veririm
cinayetlerime

11 Kasım 2008 Salı

oh olsun!

dişleri ikişer ikişer dökülürken avuçlarına
etleri löpür löpür damlarken zemine
kokuşup çürüryen insanlığına,
oh olsun diyene
oh olsun öyleyse!

doğacak bir çiçek gübresinden
kokusu misk, rengi şems
bunu bilmezden gelene
oh olsun öyleyse!

havva

çıt dedi
kıtır kıpır
çatur çutur
paldır küldür döküldü
saçıldı kirli yeşil halının üstüne

hişşşşşş dedi
usul usul
sakin sakin
sustu kederine

dedi ki
ben
artık
katılmıyorum kendi eylemlerime

6 Kasım 2008 Perşembe

teslim-olagelmenin hafifliği

bir serçe zerafetiyle eğildi
konuveren öpücüğüyle
bembeyaz küçücük avuçlarındaki
esmer
kocaman
avuç içine bıraktı kendini


öpülen yerde bir sevda hikayesi sürüp gitti
kıvrıla kıvrıla uzanan sarmal
başladığı noktanın yakınına erişti

her şey benzerdi
fakat hiç bir şey bir öncekinin aynısı değil

bir serçe zerafetiyle eğildi
kondurdu kendini
kocaman esmer avuç içine
kondurduğu 'ben'i
daha iyi değildi
daha kötü de değildi
aynı
hiç değildi

1 Ekim 2008 Çarşamba

enayi

kendi ellerinle topladığın
orada burada biten ıspanaklardan yapılan yemektir
kardeşinin yüzüne attığın yaramaz yoğurttur
bayram paraların cebinde bakkala koşmaktır
hasta olacağını bile bile bir çikolata daha yemek
su ve soğuk geçiren ayakkabılarınla karda oynamak
ve bastıramamasıdır mutluluğunu eve gelip sıcakla karşılaştığında acıyan parmaklarının
bir burukluktur mendil kapmacada bir türlü medili senin arkana atmamalarının verdiği
her iyi şeyi lütuf
her kötülüğü yazgı sanmaktır
yoktan, olmazdan, mümkünsüzden anlamamaktır
bir uçan balonun cazibesi,
denizde morarana titreyene kadar kalmaktır

şımarıklık
arsızlık
çocukluktur
seni arzulatan